Habeşistan’a Hicret

Habeşistan'a ilk hicret, Müslümanların zulme maruz kaldığı bir dönemde gerçekleşti. İlk olarak 615 yılında 16 kişi, daha sonra 616'da ikinci bir grup, Kureyş'in baskılarından kaçmak için bu ülkeye sığındı. Câfer'in liderliğindeki Müslümanlar, burada kendilerini savunarak inançlarını korudular.
Habeşistan’a Hicret
02 Ekim 2024
“Zulme uğradıktan sonra, Allah yolunda hicret edenleri, and olsun ki, dünyada güzel bir yerde yerleştiririz. Ahiret ecri ise daha büyüktür.” (En-Nahl Suresi, 41)

A) Habeşistan'a İlk Hicret Edenler (615 M.)


Müşriklerin eziyetleri dayanılmaz bir hal almıştı. Müslümanlar serbestçe ibâdet edemiyorlardı. Bu sebeple Resulullah (S.A.V) Müslümanların Habeşistan'a hicret etmelerine izin verdi. Müslümanlar Habeşistan'a iki defa hicret ettiler. İlk defa 12'si erkek, 4'ü kadın toplam 16 kişi, Mekke Devri'nin (Peygamberliğin) 5'inci yılında (615 M.) Recep ayında Mekke'den gizlice ayrılarak Kızıldeniz kıyısında birleştiler. Başlarında bir reisleri yoktu. Buradan kiraladıkları bir gemi ile Habeşistan'a geçtiler. İçlerinde, Hz. Osman, eşi Rukiyye, Zübeyr b. Avvâm, Abdurrahman b. Avf ve Abdullah b. Mes'ûd gibi muhterem zatlar da vardı.

B) İkinci Habeşistan Hicreti (616 M.)


İlk hicret edenler Habeşistan'da iken inen “en-Necm Suresi”ni Hz. Peygamber (S.A.V) Hârem-i Şerif’te müşriklere okudu. Sûre bitince, sonunda bulunan “secde ayeti” nedeniyle Allah'a secde etti. Bu sûrenin 19 ve 20'inci ayetlerinde müşriklerin putlarından “Lât, Uzza ve Menât”ın isimleri de geçtiğinden müşrikler de Hz. Peygamber (S.A.V) ile birlikte putları için secde etmişlerdi. Bu olay, “Mekkeliler toptan Müslüman oldu” diye bir söylentinin çıkmasına sebep olmuş ve bu asılsız söylenti Habeşistan'da duyulmuştu. Bu yüzden hicret eden Müslümanlar da Habeşistan'da üç ay kaldıktan sonra geri dönmüşlerdi. Müslümanlar, Habeşistan'dan döndüklerine pişman oldular çünkü müşrikler zulüm ve işkencelerini daha da artırmışlardı. Bu sebeple Müslümanlar, Mekke Devri'nin 7'nci yılında (616 M.) 77'si erkek, 13'ü kadın olmak üzere toplam 90 kişi ikinci defa Habeşistan'a hicret ettiler. Bu ikinci hicrette kafile başkanı Hz. Ali'nin ağabeyi Câfer Tayyar’dı.

C) Kureyş Elçileri ile Câfer Arasında Geçen Münazara


Müslümanların Habeşistan'a hicreti, müşrikleri endişelendirdi. Müslümanlığın etrafa yayılmasından korktular. Hicret eden Müslümanların kendilerine teslim edilmesi için Habeşistan Necâşî'si Ashame'ye kıymetli hediyelerle Amr b. As ve Abdullah b. Ebî Rabia'yı elçi olarak gönderdiler. Necâşî Müslümanlarla Kureyş elçilerini huzurunda karşılaştırdı. Müslümanlara:

— “Kureyşliler elçi göndermişler, sizi geri istiyorlar ne dersiniz?” diye sordu. Müslümanların reisi Câfer ayağa kalkarak:

— “Ey hükümdar, sorunuz onlara, biz onların kölesi miyiz?”

Kureyş delegeleri adına Amr b. As cevap veriyordu:

— “Hayır, hepsi hürdür.”

— “Onlara borcumuz mu var?”

— “Hayır, hiçbirinde alacağımız yok.”

— “Kısas edilmemiz için, onlardan öldürdüğümüz kimse var mı?”

— “Öyle bir isteğimiz yok.”

— “O halde bizden ne istiyorlar?”

Amr cevap verdi

— “Bunlar atalarımızın dininden çıktılar, ilâhlarımıza hakaret ettiler, gençlerin inançlarını bozdular, aramıza ayrılık soktular.”

Bu iddialara karşı Câfer

— “Ey hükümdar, biz cahil bir kavimdik. Taştan, ağaçtan yaptığımız putlara tapıyorduk. Kız çocuklarımızı diri diri toprağa gömüyor, ölmüş hayvanların leşlerini yiyorduk. İçki, kumar, fuhuş ve her türlü ahlâksızlığı yapıyorduk. Hak hukuk tanımıyorduk. Kuvvetliler zayıfları eziyor, zenginler fakirlerin sırtından geçiniyordu.

Cenâb-ı Hakk bizim hidayetimizi diledi. İçimizden soyu-sopu, asaleti, ahlâk, fazilet ve dürüstlüğü hakkında kimsenin kötü söz edemeyeceği bir Peygamber gönderdi. O bizi puta tapma zilletinden kurtardı. Tek, Allah'ı tanıttı. Yalnız O'na kulluğa çağırdı. Bütün ahlâksızlıklardan uzaklaştırdı. Doğru söylemeyi, emaneti gözetmeyi, akrabalık haklarına riayeti, komşularla hoş geçinmeyi öğretti. Yalan söylemeyi, yetim malı yemeyi, haksızlık etmeyi yasakladı.

Biz O'na inandık. O'nun gösterdiği Hak Dini kabul ettik. Bu yüzden kavmimizin hakaret ve işkencelerine uğradık. Fakat dinimizden dönmedik. Dayanamaz hâle gelince onlardan kaçıp, sizin himayenize sığındık.” dedi. Kur'an'ı Kerim'den ayetler okuyarak herkesi heyecana getirip ağlattı. Hz. İsa ve Meryem ile ilgili olarak:

“Meryem çocuğu alıp kavmine getirdi. Onlar: Meryem, utanılacak bir şey yaptın. Ey Harun'un kız kardeşi, baban kötü bir kimse değildi, annen de iffetsiz değildi. Dediler. Meryem çocuğu gösterdi: Biz beşikteki çocukla nasıl konuşabiliriz. Dediler. Çocuk: Ben şüphesiz Allah'ın kuluyum, bana kitap verdi ve beni Peygamber yaptı. Nerede olursam olayım, beni mübarek kıldı. Yaşadığım müddetçe namaz kılmamı, zekât vermemi ve anneme iyi davranmamı emretti, beni bedbaht bir zorba kılmadı. Doğduğum günde, öleceğim günde ve dirileceğim günde bana selam olsun. Dedi.”

İşte hakkında şüpheye düştükleri Meryem oğlu İsa gerçek söze göre budur.” (Meryem Suresi, 27-34)

Bu ayetleri dinleyen Habeş hükümdarı

— “Allah'a yemin ederim ki, bu sözler Hz. İsa'ya gelen sözlerle aynı kaynaktan,” dedi ve Kureyş elçilerinin teklifini reddetti.

Ertesi gün, Amr Necâşî'nin huzuruna çıkarak:
— “Onlar Hz. İsa hakkında yakışıksız sözler söylüyorlar,” diyerek hükümdarı tahrik etmek istedi. Çünkü Habeş Necâşisi Ashame Hristiyan'dı.

Bu iddiaya karşı Câfer

— “Biz, Hz. İsa hakkında Cenâb-ı Hak Kur'an'da ne bildirmişse ancak onu söyleriz” dedi ve sonra şu anlamdaki ayeti okudu:
“Meryem oğlu İsa Mesih, Allah'ın Peygamberi, Meryem'e ulaştırdığı kelimesidir. O, Allah tarafından bir ruhtur.” (En-Nisâ Suresi, 171)

Bunun üzerine Necâşî yerden bir çöp alıp göstererek:

— “Hz. İsa'nın dedikleri ile sizin söyledikleriniz arasında şu çöp kadar bile fark yok. Sizi ve Peygamberinizi tebrik ederim. Şehadet ederim ki, O zat hak Peygamberdir. O'nu Hz. İsa müjdelemişti.” dedi. Sonra, Kureyş elçilerine:
— “Peygamberlerini yalanlayan kavmin hediyesi bana lazım değil,” diyerek getirdikleri hediyeleri geri verdi. Habeşistan'da Müslümanlar güven içinde kaldılar. Bunlardan bir kısmı, Müslümanlar Medine'ye hicret edince Medine'ye gittiler (622 M.). Bir kısmı Hudeybiye barışına kadar orada kaldılar (628 M.). Câfer'in başkanlığındaki son 16 kişilik kafile ise Hayber'in fethi esnasında Medine'ye döndü (628 M.).

Yeni Soru Sor / Yorum Yap
şifre
Sizden Gelen Sorular / Yorumlar
soru
Şeyma 11 Ağustos 2024 Pazar

Habeşistan'a yapılan hicretler, zulme uğrayan Müslümanlar için bir kurtuluş yolu olmuş. İlk hicretin ardından yaşanan olaylar, insanların inançları uğruna ne kadar fedakarlık yapabileceğini gösteriyor. Câfer'in Kureyş elçileriyle yaptığı müzakerede, inançlarını savunma cesareti benim için çok etkileyici. Gerçekten de, Câfer'in sözleriyle Müslümanların içinde bulunduğu zor durumu çok iyi özetlemiş. Hicret edenlerin geri dönmeleri ve sonrasında tekrar Habeşistan'a gitmeleri, zulmün artmasının ne denli zorlayıcı olduğunu gösteriyor. Bu süreçte Habeşistan hükümdarının adaletli tavrı ve Câfer'in yaptığı savunma, dinin ve hakikatin nasıl korunduğuna dair önemli bir örnek oluşturuyor. Sizce, bu tür zulümler karşısında inançlarını koruma çabası günümüzde nasıl bir anlam taşıyor?

Cevap yaz
1. Cevap
cevap
Admin

İnançların Korunması
Şeyma, hicretlerin tarihsel önemi ve zulme uğrayan Müslümanların gösterdiği fedakarlıklar, günümüzde de inançlarını koruma çabalarının ne kadar kıymetli olduğunu ortaya koyuyor. Bugün, farklı coğrafyalarda benzer zulümlerle karşılaşan bireyler, inançlarını yaşamak ve korumak için mücadele etmektedirler. Bu mücadele, sadece fiziksel bir yer değişikliğini değil, aynı zamanda ruhsal ve manevi bir direnişi de içeriyor.

Adalet ve Savunma
Câfer'in Kureyş elçileriyle yaptığı müzakerede sergilediği cesaret, günümüzde de birçok insan için ilham kaynağı olmaktadır. Adaletli bir tavır sergileyen liderlerin varlığı, inançları uğruna mücadele edenlerin moral ve motivasyonunu artırmaktadır. Aynı zamanda, bu tür olaylar, toplumsal dayanışmanın ve adaletin sağlanmasının ne denli önemli olduğunu gözler önüne seriyor.

Günümüzdeki Yansımaları
Günümüzde, inançlarını korumak isteyen bireyler, sosyal medyanın gücünden yararlanarak seslerini duyurmakta, toplumsal farkındalık yaratmaya çalışmaktadır. Zulme uğrayanların hikayeleri, insanları bir araya getiren bir bağ oluşturarak destek mekanizmalarını güçlendirmektedir. Bu bağlamda, geçmişte yaşanan hicretler, günümüzdeki inanç mücadelesinin de birer örneği olarak değerlendirilebilir.

Sonuç olarak, inançlarını koruma çabası, tarih boyunca olduğu gibi günümüzde de büyük bir anlam taşımakta ve bu süreçte cesaret, dayanışma ve adalet arayışının önemi her zamankinden daha fazla hissedilmektedir.

Çok Okunanlar
İslamda ilk İbadet
İslamda ilk İbadet
Hz Muhammedin İslama Daveti
Hz Muhammedin İslama Daveti
Haber Bülteni
Popüler İçerik
Hz Muhammedin Kabe’nin Tamirinde Hakemliği
Hz Muhammedin Kabe’nin Tamirinde Hakemliği
Hz. Muhammedin Annesi Hz. Amine Hayatı
Hz. Muhammedin Annesi Hz. Amine Hayatı
Hz Muhammedin Çocukları
Hz Muhammedin Çocukları
Medine Sözleşmesi Maddeleri
Medine Sözleşmesi Maddeleri
Kader ile İlgili Hadisler
Kader ile İlgili Hadisler
Güncel
Hz Muhammedin Eşleri ve Çocukları
Hz Muhammedin Eşleri ve Çocukları
Güncel
Bedir Savaşının Sonuçları ve Tarafları
Bedir Savaşının Sonuçları ve Tarafları
Güncel
Hz Muhammedin Evlilik Dönemi
Hz Muhammedin Evlilik Dönemi
Hudeybiye Antlaşması Maddeleri
Hudeybiye Antlaşması Maddeleri
Hz Muhammedin Gençlik Dönemi
Hz Muhammedin Gençlik Dönemi
Hz Muhammedin Hicreti
Hz Muhammedin Hicreti
Hz Muhammedin Doğduğu Çevre
Hz Muhammedin Doğduğu Çevre
Hz Muhammedin Katıldığı Savaşlar
Hz Muhammedin Katıldığı Savaşlar
Hz. Muhammed'in Mucizeleri
Hz. Muhammed'in Mucizeleri