Hz. Muhammed'in HicretiHz. Muhammed'in Hicreti, İslam tarihinde çok önemli bir olaydır. Mekke'deki müşrikler, Hz. Muhammed'i öldürmek için kesin kararlar almışlardı. Hz. Muhammed'in Medine'ye hicret etmesi, müşriklerin kontrolünü kaybetmelerine yol açacağından, bu durumu engellemek istiyorlardı. Müşriklerin ileri gelenleri, Daru'n-Nedve'de toplanarak Hz. Muhammed'in hayatına son verme planları yaptılar. Bu plan, Cebrail tarafından Hz. Muhammed'e bildirilmişti: "Ve hatırla ey Muhammed! Hakikati inkara şartlanmış olanlar (kafirler), seni tebliğden alıkoyup durdurmak, öldürmek yahut sürgün etmek için sana karşı nasıl ince tuzaklar kuruyorlardı. Onlar hep böyle tertipler peşinde koşarken Allah, onların bu tertiplerini boşa çıkarttı. Çünkü Allah, bütün bu tuzak kuranların üstündedir." Müşriklerin Daru'n-Nedve'de aldıkları Hz. Muhammed'i öldürme kararı, bir Kur'an ayeti ile açıkça belirtiliyordu. Bu kararı, bir gece Mekke'nin gözünü dönmüş gençlerinin içinden seçtikleri kişilerle gerçekleştireceklerdi. Her kabileden temsilci olarak seçilen bu gençler aracılığıyla hem Hz. Muhammed'den hem de fidyeden kurtulmayı amaçlıyorlardı. Bu fikir, Ebu Cehil'in fikriydi ve toplantıya Necidli bir ihtiyar kılığında katılan şeytan bile bu fikre hayret etmişti. Katil gençler, silahlandırılmış ve belirlenen gün Resulullah'ın evi kuşatılmıştı. O'nu gecenin yarısında, uykunun en derin anında öldüreceklerdi. Cebrail, bir kez daha gelerek Peygamberimiz'e "Ey Allah'ın Resulü, bu gece yatağında yatma" emrini verdikten sonra, alınması gereken tedbirleri de anlatmıştı. Peygamber Efendimiz, her zaman yattığı yatağa Hz. Ali'yi yatıracak, Hadramut işi yeşil cübbesini Hz. Ali'nin üzerine örtecek, daha sonra Yasin-i Şerif'in ilk ayetlerini okuyarak, avucuna aldığı bir parça toprağı kendisini öldürmek için bekleyen gençlerin üzerine doğru savuracak ve hane-i Saadetten ayrılacaktı. Bütün bu tedbirler, Cebrail tarafından O'na anlatılmıştı. Bu sayede, müşriklerin aldığı katletme kararından ayrıntıları ile haberdar olan Allah'ın Resulü, Hz. Ali'ye yukarıda anlatılanları aktararak yatağında yatma talimatını verdi. Sonra ona ayrıca "Sana onlardan herhangi bir zarar erişmeyecektir." buyurarak endişelenmemesini hatırlattı. Bu büyük tehlike karşısında bile Allah'ın Resulü, metanetini hiç kaybetmeden Hz. Ali'ye, kendisine çoğu müşriklerin muhafaza edilmek üzere emanet ettikleri, yüke hafif, ancak parada ağır eşyalarını teker teker göstererek, emanetleri en kısa zamanda sahiplerine teslim etmesini ve onun da Medine'ye hicret etmesi emrini verdi. Hz. Ali, bu talimata "Başım gözüm üstüne" diyordu. Onun bu teslimiyetini Cenab-ı Hak şu ayetlerle övmüştür: "İnsanlar arasında öylesi vardır ki, Allah'ın rızasını kazanmak için kendisini feda eder. Allah ise kullarına karşı daima şefkatlidir." Bu gecenin en dikkat çekici noktası, katil gençler evin çevresini sarıp, katliam yapacakları saati bekledikleri bir anda, "Allah'a tam bir teslimiyetle bağlı Hz. Muhammed kendine özel olan ibadetlerini yaptıktan sonra, her zaman yaptığı duasına ek olarak İsra Suresi'nin 80. Ayetini okuduktan sonra, 'Ey Rabbim! Girişeceğim her işe, doğruluk ve içtenlik üzere girmemi, bırakacağım her işten de doğruluk ve içtenlik göstererek çıkmamı sağla ve bana katından destekleyici bir güç, bir tutamak bahşet.' diyerek duasını tamamladı. Bu duanın ardından Yasin-i Şerif'ten okuması istenilen ayetleri yüksek sesle okumaya başladı. Bu ayetlerde şöyle buyruluyordu: "Sen ey insanoğlu! Düşün bu hikmetle dolu Kur'an'ı. Gerçek şu ki, Sen Allah'ın elçilerinden birisin. Kudret sahibi ve rahmet kaynağından indirilmiş olanın sayesinde dosdoğru bir yol üzeresin. Bu Kur'an üstün ve çok merhametli Allah tarafından ataları uyarılmamış, bu yüzden gaflet içerisinde kalmış bir toplumu uyarman için indirilmiştir. İnkarda ısrarlarından dolayı onların çoğuna karşı Allah'ın gazab va'di gerçekleşecektir. Biz bu inkarcıların boyunlarına halkalar geçirdik. O halkalar çenelerine kadar dayanmaktadır. Bu yüzden kafaları yukarı kalkıktır. Göremesinler diye de ön ve arkalarına sedler ve üzerlerine de perdeler çektik. Artık onları uyarsan da uyarmasan da bir şey değişmez, onlar inanmazlar." Hz. Ali, verilen talimat üzerine Resulullah'ın mübarek yatağına yattı ve yeşil cübbeyi üzerine çekti. Allah'ın Resulü de avucuna aldığı toprağı katillerin ve olayı seyredecek olanların üzerine "Ya Rab! Ayetine vücut ver" diyerek serpti. Daha sonra Allah'ın Resulü hane-i saadetten ayrıldı. O beklenen saat gelmişti. Katiller hızla hane-i saadetin kapısına yüklenerek içeri girdiler. Hz. Ali'nin üzerindeki yeşil cübbe sıyrılarak, ruhu başka bir alemde, bedeni Resulullah'ın yatağında olan Ali uyandırıldı. Şaşıran katiller, Hz. Ali'yi hırpalayarak Resulullah'ı sormaya başladılar. O, sakin bir şekilde "Allah'ın emri ne ise onu yapmaya gitmiştir." diyerek üstü kapalı bir şekilde hicret ettiğini ifade etti. Mekke müşrikleri tam bir kaosa düşmüşlerdi. Tek çareleri, O'nu Medine'ye ulaşmadan yakalayıp işini bitirmekti. O'nu aramaya başladılar. Hâlbuki O, Cebrail refakatinde ve onun korumasında hala Mekke'deydi. O günün öğle sıcağında penceresinden kızı Aişe ile etrafı seyreden Hz. Ebu Bekir, Hz. Muhammed'in evine doğru yaklaştığını görünce, beklenmeyen bir saatte eve gelişi Ebu Bekir ve Aişe'nin dikkatini çekmiş, fevkalade bir durum olduğunu anlamışlardı. Hz. Ebu Bekir, Peygamber Efendimizi içeri aldı ve Resulü Ekrem vaziyeti haber vererek hicret emri aldığını bildirdi. Hz. Ebu Bekir, biraz endişe ve korku ile "maiyyet-i seniyyenize kabul buyrulacak mıyım?" yani: seninle beraber bana da hicret müsaadesi var mı? Diye sordu. Resulullah; "Rabbim seni bana yol arkadaşı yapacak, sabret dememiş miydim? İşte arzun yerine geldi, beraberce gideceğiz buyurdu." Hz. Ebu Bekir sevinçten ağlıyordu. Hz. Aişe diyor ki: "Sevinçten dolayı bir erkeğin bu denli ağladığına ilk defa şahit oldum ve hayret ettim." Meşhur kılavuz Abdullah İbn-i Üreykit de yol gösterici olarak tutuldu ve yolculuğa eşlik edecek develer teslim edilerek cebel-i Sevr'e gelmesi tembih edildi. Ortalık karardıktan sonra bir süre Sevr'de saklanmak üzere yola çıktılar. Hz. Muhammed Medine'ye Hicret Ediyor!Allah Resulü, hicretten başka çıkacak yol olmadığı için çok sevdiği Mekke'yi Ayeti Kerime'nin de emri ile terk etmek zorunda kalmıştı. Ayette şöyle buyuruyordu: "Melekler kendilerine zulmeden kimselere canlarını alırken soracaklar: Neyiniz vardı sizin. Onlar: 'Biz yeryüzünde çok güçsüzdük. Peki, Allah'ın arzı sizin kötülük diyarını terk etmenize yetecek kadar geniş değil miydi?' Diyecekler. Böylelerinin varış yeri cehennem'dir. Ne kötü bir yer." Gerek Hz. Muhammed gerekse müminler, inandıkları hakikatleri hayata geçirme hususunda baskı, zulüm, işkence görüldüğü yerden, daha rahat ve zulme maruz kalmadan dini hayatın yaşanacağı bir yere yukarıdaki ayet ve diğer ayet-i kerimelerin amir hükümlerini yerine getirmek için hicret etmek zorunda kalmışlardı. Sevr Mağarasına hiçbir problemle karşılaşmadan ulaşan Hz. Muhammed'i dinlenmek üzere mağaranın yanına oturan Hz. Ebu Bekir, önce mağaraya inerek, gereken temizliği yaptıktan sonra olası tehlikeyi de önlemek için üzerlerindeki elbiselerden ve yanında getirdiği eşyalardan bir kısmını yırtarak delik ve oyukları kapattı. Ardından Resulullah'ı içeri aldı. Yorgun bir halde olan Allah'ın Resulü'nü, dinlenmesi için dizlerine yatırdı. Hz. Muhammed geceyi Hz. Ebu Bekir'in dizinde uyuyarak geçirdi ve sabah ile büyük bir tehlike ile yüz yüze geldiler. İzçiler mağaranın önünde bu iki dostun izini sürmüş konuşuyorlardı. "İşte burada iz bitiyor." Hz. Ebu Bekir "Ama ya Resulallah! Canım sana feda olsun, vallahi düşmanlar mağaranın önünde." Allah'ın Resulü yine sakin bir şekilde Ebu Bekir'e: "Korkma! Allah bizimle beraberdir." diyerek teskin ediyordu. Cenab-ı Hak, bu iki dostu mucizevi bir şekilde kurtarmıştı. Hz. Muhammed ve Ebu Bekir mağaraya sığındıktan sonra, mağaranın ağzını örümcek ağı ile örtmüş, ayrıca bir çift güvercin mağaranın ağzını kapatırmışçasına bir ağacın üzerine yuva yapmış ve yumurtalarını bırakmıştı. Mağaranın dışındaki izciler ısrarla "iz burada bitiyor" diyordu. Israrla mağaraya inelim demelerine rağmen, yanındakiler mağaranın örümcek ağı ile kaplı olmasından dolayı mağaraya inmemişlerdi ve iki Allah dostu bu tehlikeyi atlatmışlardı. Üç gün sonunda kılavuz Abdullah b. Üreykit'le birlikte Sevr'den çıktılar ve kendileri için hazırlanan develere binerek bir gün sonra Kudeyt denilen yerde konakladılar. Karınlarını doyurduktan sonra iki Allah dostu ve Üreykit Kuba'ya doğru yola çıktılar. Medineli Müslümanlar Resulullah'ı Karşılıyor!Peygamber Efendimizin Mekke'den ayrıldığını öğrenen Medineli Müslümanlar, sabahın erken saatlerinden itibaren sıcak basıncaya kadar Harra denilen yerde günlerce beklemişlerdi. Bir pazartesi günü, Resulullah'ı beklemek için yine aynı yere çıkmış, bir süre bekledikten sonra dönmüşlerdi. Bu arada bir Yahudi, evinin damında beyaz elbiselere bürünmüş Resulullah ve beraberindekilerin gelişini görmüş, "Ey Arab Topluluğu! Günlerdir beklediğiniz kişi işte geliyor!" diyerek bağırmaya başlamıştı. Çoluk çocuk büyük heyecanla yollara dökülmüş, Resulullah'ı büyük bir coşku ile karşılamışlardı. Çok yorulan Allah Resulü'nün Medine'ye girmeden evvel Kuba'da bir süre dinlenmesi gerekiyordu. Bu coşkulu ve muhterem topluluk O'nu Kuba'ya kadar uğurladı. Allah Resulü, Kuba'da 14 gün kaldı. Hz. Ali, Peygamber Efendimizin emanetlerini sahiplerine üç gün içerisinde teslim etti ve gece gündüz yolculuk yaparak Kuba'da Kâinatın Efendisi'ne yetişti. Bu zorlu yolculukta Hz. Ali'nin ayakları şişmiş ve kan içinde kalmıştı. Hz. Ali'yi bu halde gören Resulullah, onu bağrına basmış ve ağlamıştı. Gözyaşları içinde Hz. Ali'nin ayaklarını şifa olsun diye sıvazlamış ve mucizevi bir şekilde Hz. Ali şifa bulmuştu. Kuba'da İlk Mescidin İnşasıHz. Muhammed'in hayatını kaleme alan tarihçiler, Resulullah'ın Kuba'da kaldığı günlerde Sahabe-i Kiram'la İslam'ın ilk mescidini inşa ettiğini belirtirler. Bu mescidin inşasında Hz. Muhammed bizzat çalışmış, hatta bir seferinde büyükçe bir taşı kucaklayarak mescidin temeline koymak üzere belini zorlamıştı. Çok samimi duygular içinde inşa edilen mescid-i şerif, Cenab-ı Zü'l-Celal tarafından "Takva Mescidi" diye isimlendirilmiştir. Ranuna'da İlk Cuma NamazıResul-i Ekrem, bir Cuma günü yüz kişiden fazla bir toplulukla Kuba'dan Medine'ye doğru hareket etti. Bir süre yolculuktan sonra devesinin yönünü yolun soluna doğru çevirerek Beni Salim bin Avf yurduna ve |
Hz. Muhammed'in hicreti, İslam tarihinin en önemli dönüm noktalarından biridir. Bu olay, yalnızca bir göç değil, aynı zamanda inanç özgürlüğü ve adalet arayışının simgesidir. Peygamber Efendimiz hicreti ile zulümden kurtulmuş, Medine'de yeni bir toplumun temellerini atmıştır. Bu süreçte yaşananlar, iman ve cesaretin en güzel örneklerindendir.
Cevap yazCerib,
Hz. Muhammed'in Hicreti gerçekten de İslam tarihi açısından son derece kritik bir olaydır. Hicret, sadece bir yer değişikliği değil, aynı zamanda inançları uğruna mücadele eden insanların azmi ve kararlılığı ile dolu bir hikayedir. Peygamber Efendimizin bu cesur adımı, zulme karşı duruşun ve adaletin sağlanması için atılmış bir adımdır.
Yeni Toplumun Temelleri Medine'de atılan bu temeller, sadece bir şehirleşme süreci değil, aynı zamanda bir toplumsal dönüşümün başlangıcıdır. Hicretle birlikte Müslümanlar, yeni bir hayat kurma fırsatı bulmuş, kardeşlik ve dayanışma içinde bir araya gelerek güçlü bir toplum oluşturmuşlardır. Bu olay, inancın ve cesaretin simgesi olarak daima hatırlanacaktır.
Bu önemli dönüm noktası, günümüzde de adalet, özgürlük ve dayanışma için ilham verici bir örnek teşkil ediyor. Düşünceleriniz için teşekkür ederim.
Peygamberimiz Mekke'den Medine'ye kaç yılında hicret etmiştir? Hicret, İslam tarihinde önemli bir dönüm noktasıdır. Mekke'deki zulümden kaçış olarak kabul edilen bu olay, 622 yılında gerçekleşmiş ve Müslümanların yeni bir başlangıç yapmalarına olanak tanımıştır.
Cevap yazHicretin Önemi
İsmirar, Hicret, İslam tarihinde gerçekten de çok önemli bir olaydır. 622 yılında gerçekleşen bu göç, sadece bir fiziksel yer değiştirme değil, aynı zamanda Müslüman toplumu için yeni bir başlangıcın da simgesidir. Mekke'deki zulümden kaçış, Medine'de İslam toplumunun temellerinin atılmasına olanak sağlamıştır.
Yeni Bir Dönem
Mekke’den Medine’ye yapılan bu hicret, Müslümanların siyasi, sosyal ve dini bir varlık olarak kendilerini inşa etmelerine yardımcı olmuştur. Medine, Müslümanların bir araya gelip, birlik ve beraberlik içinde yaşadığı bir şehir haline gelmiş, İslam’ın yayılması için de bir üs olmuştur.
Sonuç
Hicret olayı, Müslümanların tarihinde sadece bir kaçış değil, aynı zamanda bir bağımsızlık ve özgürlük mücadelesinin de başlangıcıdır. Bu nedenle, hicretin yıl dönümü olan 622, İslam takviminde de önemli bir tarih olarak kabul edilmektedir.
Hicret ne zaman gerçekleşti? Hz. Muhammed'in hicreti, Miladi 622 yılında, Mekke'den Medine'ye doğru yapıldı. Bu tarih, İslam takviminin başlangıcı olarak kabul edilir. Hicret, Müslümanlar için büyük bir dönüm noktası oldu ve İslam'ın yayılmasında önemli bir rol oynadı.
Cevap yazSudi,
Hicretin Önemi
Hicret, İslam tarihinin en önemli olaylarından biri olarak kabul edilir. Hz. Muhammed'in Mekke'den Medine'ye göçü, sadece fiziki bir hareket değil, aynı zamanda inanç ve toplumsal dönüşümün de bir sembolüdür. Bu olay, Müslümanların kendi kimliklerini bulmaları ve yeni bir toplum inşa etmeleri açısından büyük bir fırsat sağladı.
Yeni Bir Dönem Başlangıcı
Miladi 622 yılı, İslam takviminin başlangıcı olarak kabul edilmesiyle birlikte, Müslümanlar için yeni bir dönemin de kapılarını aralamıştır. Hicret sonrası Medine’de kurulan toplum, İslam’ın temel değerlerinin hayata geçirildiği bir model oluşturmuştur. Bu dönem, İslam’ın yayılmasında ve güçlenmesinde kritik bir rol oynamıştır.
Hicretin Etkileri
Hicret ile birlikte, Müslümanlar arasında dayanışma ve kardeşlik duyguları pekişmiş, yeni bir sosyal düzen kurulmuştur. Ayrıca, Medine'deki Müslümanlar, çevrelerinde İslam'ı yaymak ve bu dinin prensiplerini yaygınlaştırmak için önemli adımlar atmışlardır. Sonuç olarak, hicret, sadece bir göç değil, aynı zamanda bir inanç mücadelesinin de başlangıcı olmuştur.
Sonuç olarak, hicret, İslam tarihinin şekillenmesinde ve Müslüman toplulukların oluşumunda vazgeçilmez bir yere sahiptir.
Hz. Muhammed'in hicreti, İslam tarihinde gerçekten çok kritik bir dönüm noktasıdır. Mekke'deki müslümanlar, özellikle de Hz. Muhammed, sürekli bir baskı ve tehdit altında yaşıyorlardı. Hicret, sadece bir yer değiştirme değil, aynı zamanda inançlarını yaşama ve yayma açısından da bir fırsattı. Hz. Muhammed'e yönelik suikast planlarının ortaya çıkması, onun ve müslümanların güvenliğini tehlikeye atıyordu. Cebrail'in uyarısı sayesinde, Hz. Muhammed bu tehlikeden haberdar oldu ve Medine'ye gitme kararı aldı. Hz. Ali'nin cesareti ve sadakati de çok dikkat çekici. O, Resulullah'ın emanetlerini korumakla kalmayıp, onun yerine yatmayı göze alarak büyük bir fedakarlık gösterdi. Bu olay, İslam tarihindeki dostluk ve sadakatin en güzel örneklerinden biri. Ayrıca, Hz. Muhammed'in hicret etmek zorunda kalması, inananların zulüm altında kalmaktansa, daha özgür bir ortamda inançlarını yaşama yolunu seçmelerinin önemini de vurguluyor. Medine'ye varışları sırasında yaşanan coşku, insanların Hz. Muhammed'e duyduğu sevginin ve saygının bir göstergesi. Yani hicret, sadece bir göç değil, aynı zamanda İslam'ın yayılışında bir dönüm noktasıdır. Hz. Muhammed'in Medine'ye gelişi, yeni bir topluluk oluşturma, inançlarını yayma ve İslam toplumunu kurma yolunda atılan önemli bir adımdır. Bu süreçte yaşananlar, her bir Müslüman için ilham verici bir hikaye olarak kalacaktır.
Cevap yazHicretin Önemi
Serengül, Hz. Muhammed'in hicreti, İslam tarihinde gerçekten de kritik bir dönüm noktasıdır. Mekke'deki müslümanların maruz kaldığı baskı ve tehditler, hicretin gerekliliğini ortaya koymuştu. Bu olay, sadece bir yer değişikliği değil, aynı zamanda inançlarını özgürce yaşama ve yayma fırsatını da beraberinde getirmiştir. Hz. Muhammed’in Medine’ye taşınması, İslam’ın yayılması açısından büyük bir adım olmuştur.
Hz. Ali'nin Fedakarlığı
Hz. Ali’nin cesareti ve sadakati, bu süreçte oldukça dikkat çekicidir. Onun, Resulullah’ın emanetlerini korumak için gösterdiği fedakarlık, dostluğun ve sadakatin en güzel örneklerinden biri olarak tarihimize geçmiştir. Bu tür davranışlar, İslam toplumu içindeki birlik ve dayanışmanın ne denli güçlü olduğunu göstermektedir.
Yeni Bir Başlangıç
Hicretin ardından Medine’ye varışları sırasında yaşanan coşku, insanların Hz. Muhammed’e duyduğu sevgi ve saygının bir yansımasıdır. Bu, aynı zamanda inananların zulüm altında kalmaktansa özgür bir ortamda inançlarını yaşama arzusunu da göstermektedir. Medine, yeni bir topluluk oluşturma ve İslam toplumunu kurma yolunda büyük bir adım olmuştur.
Sonuç olarak, Serengül, hicret sadece bir göç olarak değil, aynı zamanda İslam'ın yayılışında bir dönüm noktasıdır. Bu süreçte yaşananlar, her Müslüman için ilham verici bir hikaye olarak kalacaktır. Hicret, inanç ve özgürlük arayışının sembolü haline gelmiştir.
noktalama işaretlerrine uyulmamış olması çok kötü bence çk zor oluyor benim için
Cevap yazEda Hanım, yorumunuzu anlıyorum ve sizinle aynı fikirdeyim. Noktalama işaretleri, yazının anlaşılabilirliğini ve akıcılığını artırmak için çok önemlidir. Doğru kullanıldıklarında, okuyucuların metni daha kolay takip etmelerine yardımcı olurlar. Umarım gelecekte bu konuda daha dikkatli olunur.
Eda hanım sizin yorumunuzda da noktalama işaretlerine uyulmamış. Bizde sizi anlamakta zorlandık.
keşke biraz daha özetleseydiniz :
Cevap yazÖzür dilerim Feyza, daha özet bir anlatım yapmam gerektiğini fark ettim. Gelecek sefer daha kısa ve öz bilgi vermeye dikkat edeceğim. Yine de anlayamadığınız ya da detaylandırmamı istediğiniz bir nokta olursa, lütfen bana bildirin. Yardımcı olmaktan memnuniyet duyarım.
Özetleyebilirdik ancak biz böyle tercih ettik çünkü hicret çok önenli bir olaydır.Biz bunu tüm detaylarıyla anlatmak istedik.Bu yazıyı detaylı yazmamızın sebebi daha çok bilgi verebilmek için böyle yazdık.
Followers
Followers
Followers